29 Haziran 2011 Çarşamba

eneee!!!

Bilmiyorum

Alnıma yapışan ve yer yer gözümün önüne düşen saçlarımın arasından, yarı açık gardırop kapağı içindeki aynada kendime bakıyor, o şarkıyı mırıldanıyordum. Bazı sabahlardan biriydi, hani sabah uyanırsın ama kalkamazsın yatağından. Bir sağa bir sola dönersin, yorganın pufuduk bir bulut gibi sarar seni. İşte öyle sabahlardan biriydi bu da. Bulutumu üzerime çektim sola döndüm ve onu gördüm.
Çok korktum. Dev gibiydi ve meraklı meraklı bana bakıyordu.
Yine mi dedim, yine mi sen… Bazı sabahlar da onunla uyanıyordum.
Ne ünlem, ne noktaydı...
Dev bir soru işareti o. Bana bakıyor, soruyor ama ben cevap veremiyordum…
Niye böyle olduğunu ben de bilmiyordum işte…
Hiç cevap vermedim… Üzerine yorganı örttüm.
Öylece yatağımda bıraktım, giyindim, evden çıktım.
Akşam eve geldiğimde çoktan gitmişti.

28 Haziran 2011 Salı

sen

Bir hayat yaşadığım. Ve bu hayat bence seninle yaşamak için çok kısa. Bir daha dünyaya gelmeliyiz. Bu sefer insan değil iki ağaç olmalıyız ıssız bir adada. Dallarımız birbirine uzanmalı. Yapraklarımız birbirine dokunmalı.
Ben yine senden kısa olabilirim, gölgende yaşatırsın beni.
Tek derdimiz, o bile olmamalı...

bişeyler

Nefes almayı bıraktığımdan beri olmaya başladı bunlar. Vücudumda benim bilmediğim yerlere çöreklendiler sanki, ruhumun yerine git gide onlar yerleşmeye başladı. O zaman ucuzlaşmaya başladı hayatımdaki en değerli şeyler. O zaman kör olmaya başladı gözlerim günden güne.
Ne için neyi yaptığım sorusunu sormaya başladığım andı, o zaman öksürmeye başladım. Nefes almaya zorladı beni birşeyler. Anlamaya başladım...

Ando Hiroshige ve Fuji Dağı




27 Haziran 2011 Pazartesi

Edep Dersi

Zavallı kızın bacaklarına kesik attığından nebze şüphem yoktu. Elalem ne de olsa, sana ne be kadın, metronun çavuşu musun sen… Olmaz. Bu hallerden hallere giren adama birisi ders vermeli ve ulu orta yerde yaptığı bu öküzlüğün haddini bildirmeli… Kız daha kaç yaşında; olsa olsa 15-16... Yaşından utan şerefsiz.
Saat 19.00 metro kalabalığının ortasında adama sağlam bir dirsek koymak üzere, ileri doğru bir kafa hareketi ile kendimi itiverdim. Çok şükür adama dirsek koyacak samimiyete erdim.
Kızcağız adamın bakışlarından rahatsız, eteğini oturduğu yerde çekiştiriyor, bir yandan da allah belanı versin diye söyleniyordu sanırım. Belli canım, o da sinirden kıpkırmızı olmuştu. Bizim ki ise, kızın hırçınlığından bile fantazi dünyasına pay çıkaracak edepteydi. Gayrettepe istasyonunda inmezse kesin adama dirsek koyacaktım…
Gayrettepe’de inmedi. İyice kalabalıklaştı kabin… 3, 2… 1 derken birden kıyamet koptu. Kız yerinden kalktı.
“senin ben ta azına… rım… a.na k..duumun pe..ze.ki, ya..raa..n an..te..i, ulan sen ne s.ksin beee. Şimdi sit.r gittt….”
Sessizlik….

“yürü lan a..k”

“Osmanbey”
İndim…