25 Mart 2012 Pazar

mutluluk pişti ağzıma düştü

Mutluluğu uzakta arama... Mutfakta olabilir. Tek yapman gereken parçaları bul ve birleştir. Sonra da çikolata deryalarında ebedi saadete tatlı tatlı yelken aç.

24 Mart 2012 Cumartesi

Virtüöz böyle olunur.

4.46'da geliyor inceden inceden... Sonra huşu doluyor her bir tarafına... Dream Theater: Bu adamlar bizimle dalga geçiyor. Çok fazla iyiler.

23 Mart 2012 Cuma

23 Mart / Bebek "Baharın Gelişini Kutlama Şenliği"

Gidersin Bebek Parkı'na... Alırsın buz gibi biraları. Yandaki McDonalds'dan da pattez alır, yere örtünü serer bir güzel oturursun. Birayı açarsın. Hafif hafif yudumlarken gün batımını izlersin. Gün batar hava kararır sonra gece mi olur, orası bilinmez. En nihayetinde 23 Mart güzel bir Cuma olur, 24 Mart daha da güzel bir Cumartesi...

Maslak plaza cehenneminin yani sira...

Maslak gasteciler sitesinden bir manzara. K9'lar ve atlar da buralarda takilio bazen. http://campl.us/fKGXDUnVhoO

21 Mart 2012 Çarşamba

Tekne İsimleri

Milyonlar verilip güzel tekneler alınıyor. Amma velakin bu güzel teknelere osuruktan isimler veriliyor. Yürüyüş yaparken tek tek tüm tekne isimlerine baktım. Aklımda kalanlardan en berbatları; Para, Sex sea, Latilla, Küçük bir Kayık ( tekne devasaydı ) ve daha niceleri... Gördüğüm en güzel tekne ismi ise, bebek parkının orda görebileceğiniz kırmızı renkli “pratik”... İsim aramış aramış bulamamışlar pratik demişler. Ahhahaha super. Kimin acaba?

18 Mart 2012 Pazar

Bahar

Baharin gelisini tatli tatli hissediyorum. Uzerimden bir yuk kalkmis ve gokyuzune havalanmisim, bulutlarin uzerinde zipliyormusum gibi... Masmavi gokyuzunu, mor salkimlari, yemyesil dogayi ve sacimi oksayan meltemleri seviyorum... Hos geldin bahar... Cok ozlemisim seni...

17 Mart 2012 Cumartesi

14 Mart 2012 Çarşamba

Yama

Eski bir kazak, eski defter, eski fotoğraf, eski bir çanta, eski pötikareli gömlekler, eski çoraplar, eski saman kağıdı kitaplar, eski saçlar, eski sokaklar, eski renkler, eski dostlar, eski sen, eskidi hepsi, eskidendi hepsi dedi ve bir çırpıda yenilendi. Herşey yepyeniydi ve pek yakında eskimek üzereydi.

12 Mart 2012 Pazartesi

Yaşlı Sesler

Biraz önce sıcak yatağımdan uyanmama neden olan bir konu var. İndirekt dalacağım konuya ama;

Bugün çektiğim birkaç fotoğraf var. Bir tanesi, tuvalette otururken çektiğim radyatör mesela... Harika bir kare oldu, ellerime sağlık. Camera+ application'u varsa oluveriyor.
Hale bak!
Eskiden Kodak makinem vardı, Kodak’tan daha ucuz diye Fuji marka rulo film alırdım. Hevesle çeker 36'lık ruloyu bitirirdim sonra da mahalle fotocusuna gider tab ettirirdim. Filmden kaç kare yandıysa, hepsine ayrı ayrı üzülürdüm. Şimdi ise konjonktür değişti. Fotoğraf makinesiyle konuşuyor, sms, mms,zzs falan atıyor, oyun oynuyor ve ayrıca fotoğraf da çekebiliyorsun. Nikon mu, Canon mu taşıyacaksın omzunda... Peh.
Aslında beni uykumdan uyandıran mevzu bu değildi ama olsun... Her önüne gelen elinde telefonuyla fotoğraf çekiyor. Buna sinir olmak ne derece gerekli gecenin ilerleyen saatlerinde kendi kendime sormuyor değilim. Neyse akıyor kelimeler, cümleler bağlayım bir yere ben en iyisi...
Eveeeet asıl konu;
hayatımızdan usulca çıkan, ağzına bant çekili yaşlı ve kalantor sesler… Onları çok özlüyorum…
Çevirmeli telefon sesi, eski tip düdüklü tencere sesi, Remington daktilo sesi (rahmetli dedemin vardı bir tane, tahta kutulu) deklanşör sesi ve çevirme kolu sesi, okul teneffüs zili sesi, şaryo dikiş makinası pedalının sesi, gırgır sesi, döndürmeli elektirk anahtarı sesi, kösele ayakkabı tabanı sesi, alimünyum tencere sesi, kasetçalar tuşları sesi, araba silecek sesi, mısırcı-bozacı sesi, Sezen Cumhur Önal sesi… Şimdilik aklıma gelmeyen daha bir sürü tedavülden kalkan sesler vardır elbette…
Dizi pek sevmiorum ama Salı akşamları TRT1’de “Seksenler” diye bir dizi var. Bizim çocukluk yıllarımızda aşina olduğumuz durumları pek tatlı anlatıyor... Benim gibi eskiye sıkı sıkıya bağlı tiplerdenseniz azıcık bir göz atın derim.
Bir ses daha aklıma geldi ki bu ses bahsettiğim dizide de olan, pastanelerdeki metal muhallebi kabı sesi… Hala daha Boğaziçi Pastanesi’nde görebilirsiniz.
İyi geceler efenim. (tırt sesi "TRT YAYINI BİTMİŞTİR")

11 Mart 2012 Pazar

la la la laaaa

I go out walking
After midnight
Out in the moonlight
Just like we used to do
I'm always walking
After midnight
Searching for you la lalala laaa lalala laaaa :)
eh hadi o zaman, çıkalım dışarı şimdi.

Vancouver

Vancouver’da kaldığım sene, kendimi hep bir film setinde gibi hissediyordum. Sanki çimenler krapon kağıtlarından yapılmış, ağaçlar kartondan, nehirler göller ise dev maketler, sincaplar, geyikler, kuşlar,orkalar falan oyuncak, insanlar ise sadece gülmeyi öğrenmiş figüranlar.
Bir gün bir fırtına kopacak ve tüm set yerle bir olacak diye düşünüyordum. O zamanlar oranın cennet bir ülkede cennet bir şehir olduğunu düşünecek yapıcılıkta değildim. Bunun nedeni de orada yalnız başıma kalıyor olmam, ve bu güzelliği ailemle, arkadaşlarımla paylaşamıyor olmamdı. Şimdi elimden gelse bir elin on parmağı kadar sevdiğim insanlarla oraya gitmek ve yaşamak isterdim. Harika olurdu.




cenifır

Jeniffer lopez; koca götün bir yana, o kadar suni bir tipsin ki, burnuna yumruk yemiş kauçuk gibisin.

miyavına yandıımının

Bir pazar...

...zeytinyağlısından sulusuna, pilavından çorbasına, tatlısından kurabiyesine kadar deli gibi durmadan yemek yap. Sonra soluklanmak için Tekken oyna, Limbo'ya bak...
Bir gariplik var bende.

9 Mart 2012 Cuma

ekspresyonizm

olmuş bu.

super kuartet. ikisi fotografta, ikisi arka planda.

suskunluk ne güzel

Böyle acayip susasım var. Mis gibi susmak; bakmak, görmek, anlamak daha güzel.
Bu biraz iyi geliyor bana birkaç gündür. Bir de hayalini kurduğum Selimiye'deki evimde olsam hepten susarım bir hafta filan. Sadece manzaraya bakarım, dalgaları dinlerim, toprağı koklarım, gözümle göremeyeceğim kadar minik haşarat seslerini duyarım...
Viski içerim, çikolata bademimi yerim.
Sabahları 6'da uyanırım. Odunları körüklerim bir güzel. - Mevsim kış diye düşündüm.- Fotoğraflara bakarım. Kitapların sayfalarını çeviririm. Sadece sayfaların hışırtı sesi çıksın diye. Kitap mitap okumam.
Güzel oldu bu ya.