30 Mayıs 2013 Perşembe

uyan

Bazen ikilemler içerisinde kalırız fakat bir yol seçmek yerine orta yoldan gitmeye çalışırız. Bir sağa bir sola götürür o yol bizi. Çünkü bilinenin aksine, bir orta yol yoktur... Seçimsizlikten bahsediyorum burada... Seçimler ve tercihler hayatımızda hep vardı. Bizler korkularımızdan ve kabullenilmiş teslimiyet güdüsünden dolayı cesaret edip seçimlerimizin peşinden gidemez olduk. "Ya sonra ne olur, ya başaramazsam..." deyip durduk... Psikiyatriste para ödemek için çalışmak zorunda kaldık. Antidepresanları alarak yatıştırdık kendimizi. Teslim olduk. Ama kendimize değil elaleme, bu sisteme teslim olduk... Yaşamak için çalışmak değil, çalışmak için yaşamak üzere bir hayat döngüsüne kapıldık. Basmakalıp ne varsa aldık giydik, yedik içtik, içimize çektik... Bu şekilde yaşamaya alıştık.
Bize söylenen her şeye inandık. İstemediğimiz kitapları okuduk, sevmediğimiz okullara gittik, her gün yüz kaslarımızı zorlayarak defalarca birilerine gülümsedik, birileri evlendi diye evlendik, birileri para kazandı diye hırslandık, kimse karşı çıkmadı diye öyle sus pus oturduk... Ben apolitiğim kardeşim dedik görmemezlikten geldik. Anamızı satacaklar dostum... Farkında mıyız acaba?
Bir başka deyişle,yemeğin aşını böyle hazırladılar işte... Geriye üzerine ana malzemeleri koyup, iyice pişirmek kaldı...
Bizi bir tencere içinde dibimiz yanana kadar kaynatacaklar... Aynı kazanın içinde hep birlikte pişicez, sonra aç gözlü, doymak bilmeyen oburlar gelip bizi yiyecekler. Kemiklerimizi de bir kenara atacaklar...